Kekova Antik Kenti
Kekova Antik Kenti, Akdeniz’in batısında ikinci yüzyılda yaşanan depremler sonrasında suların altında kalan Likya ticaret merkezlerinden biridir. Depremler sonucu sular altında kalmasından dolayı buraya batık kent adı verilmiştir. Kekova’da su altında kalan batık kentin korunması ve daha sonra çeşitli etkenlerden dolayı zarar görmemesi için 1986 yılında dalış yasaklanmıştır. Ancak günümüzde rehberler ve arkeologlar ile birlikte dalışların kontrollü olarak yapılmasına müsaade edilmiştir.
Kekova’ nın yüzölçümü 5,7 km çevresinin uzunluğu ise 19 kilometredir. Antalya’nın Demre ilçesi yakınlarında yer alan Kekova Adası yüzyıllar öncesine ait olan tarihe tanıklık etmektedir. Dünyaca ünlü olan Kekova Adası doğa ile tarihin buluşup bütünleştiği antik Likya uygarlığının, Helenistik ve Bizans dönemi uygarlıklarının tarihini taşımaktadır.
Güzelliğine ender rastlanan bu bölge adını bölge içerisinde yer alan Kekova Adasından almaktadır. Depremler sonucu su altında kalmasından dolayı batık şehir adını alan Kekova Adasının kuzey kıyısında kentin kalıntıları bulunmaktadır. Bu nedenle sualtı arkeolojisi açısından da büyük önem taşımaktadır.
Tekne gezintilerinin en önemli noktalarından olan Kekova Adası, Üçağız ve Kaleköy yerleşim alanlarının kıyısında yer almaktadır. Eski bir kilise kalıntısının bulunduğu Tersane Koyu denilen bölge Kekova Adasının batısında yer almaktadır. Ayrıca bu bölgede denizin içinde Likya Uygarlığına ait olduğu düşünülen lahitlere rastlanmaktadır.
Çok önemli tarihsel mirasa sahip olan Kekova Antik Kentinde Likya yazısıyla yazılmış olan kitabeli mezarlar, kıyıda su içinde Likya uygarlığına ait lahitler, mendirek ve yapı kalıntıları, ortaçağ kalesinin içinde kayaya oyulmuş olan tiyatro, kaya mezarları, su sarnıçları, kuzey kıyılarda ise lahitler ve kaya mezarlarından oluşan bir netrepol sahası bulunmaktadır.
Kekova’nın yakınında yer alan Üçağız da ise antik mezarlar ve su içinde kalan rıhtım bulunmaktadır. Bölgenin kıyısında yer alan bir diğer yerleşim merkezi olan Kaleköy(Simena) de ise antik bir tiyatro bulunmaktadır.
Likya uygarlığının zengin mirasını kendine has kültürü ile birleştirerek harmanlayan bu bölge Akdeniz’in ve ülkemizin en gözde mekânları arasında yer almaktadır. Bölgede 51 familyaya ait olan 187 cins ve bu cinslere ait olan 272 bitki türü yer almaktadır. Ayrıca bölgede 20 farklı memeli türü,96 kuş çeşidi,16 farklı sürüngen türü,4 de iki yaşamlı türü tespit edilmiştir.
Bölgede antik döneme ait olan iki farklı yerleşim merkezi bulunmaktadır. Bunlardan birincisi 3–4 kat olan, Roma ve Bizans Uygarlıklarına ait olan yapıların bulunduğu 700 metre uzunluğundaki Batık kenttir. Kekova adasında bulunan ikinci yerleşim merkezi ise tersane koyunda bulunan Dolichiste Antik Kenti’dir.
Sualtı Arkeologları tarafından yapılan araştırmalarda Tersane Koyu’ nun Antik dönemde tekne yapım yeri olduğunu düşündüren bir takım bulgulara rastlanmıştır. Bölge de üç büyük kilise ve iki de şapel bulunmuştur. Kekova adasında sualtı arkeologlarının sürdürmekte olduğu çalışmalar hala devam etmektedir. Bugüne kadar uzmanların yapmış oldukları çalışmalarda 150-200 civarında konut, işlik, sarnıç ve kent dokusu bulgularına rastlanmıştır.
Günümüzde küçük yerleşim merkezleri halinde olan bu bölge uzun yıllar boyunca Likya, Bizans ve Roma Uygarlıklarının etkisinde kalmıştır.
Türkiye’nin en güzel deniz kasabası olarak bilinen Üçağız Köyü, doğal güzelliklerini yüzyıllar boyunca korumayı başarmış olan bir doğa harikasıdır. Üçağız köyü ismini limandan bakıldığında denize çıkılan üç bölgenin bulunması sebebiyle almıştır. Doğal limanının korunaklı olması ve tekne turlarını gerçekleştiren teknelerin denize çizmiş oldukları muhteşem görüntüsü ile ülkemizin eşsiz deniz kasabalarından biridir.
Kaleköy ise M.Ö.4 yüzyıldan günümüze kadar insanların yaşadığı küçük bir kenttir. Bölge Kekova adasının tam karşısında yer almaktadır. Günümüze kadar sağlam kalmayı başaran bir kalesi bulunmaktadır.
Üçağız ve Kaleköy arasında teknelerin bağlandığı koy olan Kekova koyunda papaz adası ve kaptan adası bulunmaktadır. Ayrıca bir kısmı suyun altında bulunan kral mezarlarına bölgede sıklıkla rastlanmaktadır. Çok önceki dönemlere ait olduğu bilinen bu kral mezarlarının günün şartlarında nasıl bir teknoloji ile yapıldığı hala merak edilen bir konu olmuştur. Yüzyıllar öncesine ait olmasına rağmen hala sapasağlam duran bu mezarların üzerlerinde bulunan işlemeler ve her birinde farklı olan sembollerin olması dikkat çekmektedir.
Bölge halkı geçimini tarım ve denizcilikle uğraşarak devam ettirmektedir. Yörede yaşayan halk domates ve zeytin yetiştiriciliği ile uğraşmaktadır. Ayrıca nar, portakal, limon ve greyfurt da bölgede yetiştirilen meyve türleri arasında yer almaktadır.
Bölgeye eşsiz bir güzellik katan begonviller, sardunyalar ve Japon gülleri adaya bir kartpostal görüntüsü kazandırmaktadır.